Nöronlar, yani beynin uzmanlaşmış sinir hücreleri, kendi çeperleri dışında ani voltaj yükselmeleri yaratabiliyor. Bu küçük elektrik kıvılcımları, akson adı verilen sinir hücresinden çıkan uzantılar üzerinde ilerleyebiliyor ve beynin diğer bir bölgesinde kimyasal sinyallerin ortaya çıkmasını sağlayabiliyorlar.
Şu andaki bilgilerimize göre, bu ikili, yani bir anda var olup sonra anında yok olan küçük elektrik çarpmaları, içinde yaşadığımız dünya hakkındaki verileri taşıyor:
“Ne görüyorum? Aç mıyım? Hangi yöne dönmeliyim?” ve bunun gibi.
Ama saniyenin binde biri kısalığındaki bu minicik elektrik akımlarının içine verilerin nasıl kodlandığı bilinmiyor. Üstelik, bu küçük akımlar farklı zamanlarda ve farklı yerlerde değişik anlamlara gelebiliyorlar (ya da bilginin alıcısı farklı algılayabiliyor).
Üstelik, beynin derinliklerine indikçe nöron topluluklarının, insanların hatıraları, değer yargıları, geleceklerine ilişkin kafalarındda kurdukları çeşitli senaryoların olası sonuçlarının değerlendirilmesi, bir eşe ihtiyaç duyup duymama ve bunlar gibi çok daha karmaşık olgularda görev aldığı anlaşılıyor.
İşte, gönderilen elektrik akımları ile oluşan kimyasal sinyallerin şifresinin çözülmesi, yani alıcı sinir hücresi tarafından algılanması esas bu gibi durumlarda bilim adamları için daha da anlaşılmaz hale geliyor.
Temel olarak bilinen gerçek şu ki, zihinsel veriler tek tek hücreler yerine, bu sinir hücrelerinin oluşturduğu gruplar içinde ve onların davranış biçimlerine bağlı olarak saklanıyor. Ancak, halen hangi nöronun hangi spesifik gruba bağlı olduğu açıklanabilmiş değil; daha da kötüsü, kullandığımız en gelişmiş teknolojiler dahi (beynin doğrudan içine elektrodlar iliştirmek gibi) bir kaç bin sinir hücresinin aktivitesini aynı anda ölçebilecek nitelikte değil. Kaldı ki, tek bir nöronun (yani sinir hücresinin) bağlantılarını takip etmek dahi çok güç, zira beyinde korteks (Cortex) bölgesindeki sıradan bir sinir hücresi yaklaşık olarak 10,000 diğer nörondan veri alıyor.
Bütün bu elektrik akımları beynin her yerine sinyalleri taşırken, sinir sistemleri içinde bilginin taşındığı tek sistem, hatta ana sistem, bu elektrik akımları olmayabilir.
İleriye dönük araştırmalar diğer potansiyel veri taşıyıcılarını incelemeye devam ediyorlar. Bunlar arasında gliyal hücreler (beyinde nöronlara nazaran on kat fazla bulunan ve işlevleri tam anlaşılamamış hücreler), hücreler arasında iletişimi sağlayan diğer mekanizmalar (henüz yeni keşfedilen bazı gazlar ve peptidler gibi) ve de hücrelerin içinde akan biyokimyasal şelaleler sayılabilir.
İnsan beyni hiç bir bilgisayarla karşılaştırılmayacak kadar karmaşık ve üstün bir sisteme sahiptir.
Beynin içine derinlemesine girildikçe, bizim kavrayabilme sınırlarımızı zorlayan detaylarla karşılaşırız, orda henüz kavramayı tam olarak beceremediğimiz bambaşka bir dünya vardır.
Bizim yerimize düşündüğünü zannettiğimiz beyin aslında karar verme yeteneğine sahip olmayan basit hücrelerden oluşur.