"E.P." olarak adlandırılan, 85 yaşındaki emekli laboratuvar teknisyeni ise yalnızca en son ne düşünmüşse onu hatırlıyor. Bu kadın belki de dünyanın en güçlü belleğine sahip.
A.J., "Belleğimdekiler adeta bir film şeridi gibi gözümün önünden geçiyor -hiç durmadan ve kontrolsüzce..." diyor.
Beverly Hills Oteli'nde babasıyla 28 Mart 1992'de öğle yemeği yediğini hatırlıyor. Dünyada yaşanan olayları, markete gittiği zamanları, hava durumunu ve duygularını hatırlıyor. Neredeyse yaşadığı her şey günü gününe aklında. Ona "hatırlamıyorum" dedirtmek hiç de kolay değil.
Geçtiğimiz yıllarda olağanüstü iyi belleklere sahip bir avuç insanla karşılaşıldı. Bunlar arasında yer alan -56 yaşında- Yağmur Adam filmine de esin kaynağı olan Kim Peek'in yaklaşık 12.000 kitabı ezberlediği söyleniyor (bir sayfayı 8-10 saniyede okuyor).
Rus nöropsikolog Alexander Luria'nın üzerinde 30 yıl boyunca araştırma yaptığı Rus gazeteci "S", inanılmaz sayıda sözcük ve sayı dizisini, anlamsız hece dizilerini ilk duyduğu günden yıllarca sonra bile hatırlayabiliyor.
Ama A.J.'nin sıradışı belleği gerçekleri ve sayıları değil, kendi yaşamıyla ilgili şeyleri hatırlamak konusunda güçlü. Aslında, yaşamıyla ilgili ayrıntıları hatırlama yeteneği öylesine güçlü ve bunun temeli o kadar az biliniyor ki, Kaliforniya Üniversitesi'nde (Irvine, ABD) yedi yıldır A.J. üzerinde araştırma yapan sinirbilimci James McGaugh, Elizabeth Parker ve Larry Cahill, onun durumunu tanımlayabilmek için yeni bir tıbbi terim kullanmak zorunda kaldılar: Hipertimestik sendrom...
Herpes Simplex Virüsü
İKİNCİ VAKA İSE TAM TERSİ HER ŞEYİ UNUTUYOR !
Alışılmışın dışında uzun kulakları olan, kır saçları ortadan ayrılmış E.P., 1,80 boyunda. Cana yakın, dost canlısı ve babacan görünüyor. Sık sık gülüyor.
İlk bakışta şefkatli bir büyükbaba gibi. Ancak 15 yıl önce herpes simpleks virüsü beyin dokusuna yayılarak hasar vermiş, elma kurdu gibi beynini oymuş. Virüs, sürecini tamamladığında, beynin medyal temporal loblarında ceviz büyüklüğünde iki bölüm yok olmuş; onlarla birlikte E.P.'nin belleğinin büyük bir bölümünü de alıp götürmüş.
Virüs, hedefi inanılmaz bir isabetle vurmuş. Beyinde medyal temporal loblar -beynin her iki yarısında da birer tane vardır- hipokampus denilen kıvrımlı yapı ve çevresindeki birkaç alan ile birlikte, algılarımızı uzun süreli belleğe dönüştürmek gibi büyüleyici bir işi gerçekleştirir.
Anılar aslında hipokampusta değil, beynin başka bir bölümünde, kıvrımlı dış katmanlarında, neokortekste depolanır; ancak hipokampal bölge anıların beyinde kalıcı olmasını sağlayan bölümlerdir.
Herpes Simplex Virüsü
E.P.'nin hipokampusu hasar görmüş. Hipokampussuz bir beyin, içinde kasedi olmayan bir video kameraya benzetilebilir: Görebilir ama kayıt yapamaz. E.P.'de iki tür amnezi var; yeni anıları oluşturamamasına neden olan anterograd amnezi ve eski anıları -en azından 1960'dan beri olanları- hatırlayamamasına neden olan retrograd amnezi.
Çocukluğu, İkinci Dünya Savaşı, denizci olduğu yılların anıları daha dün gibi canlı.
Ama sorduğunuzda benzinin litresinin ABD'de 25 cent olduğunu söylüyor ve ona göre Ay'a henüz ayak basılmadı.
A.J. ve E.P. insanların sahip olduğu bellek yelpazesinin iki ayrı kutbunu oluşturuyor. Bu iki örnek, anılarımızın kimliğimizi hangi ölçüde belirlediğini, her türlü beyin röntgeninden çok daha iyi anlatıyor.
Bu iki uç nokta bir yana bırakıldığında, geriye kalanlarımız bir ucunu her şeyi hatırlamanın, diğer ucunu da hiçbir şeyi hatırlamamanın oluşturduğu tayfın içinde bir noktada yer alıyor olsak da, hepimizin A.J.'nin keskin belleğinin gücüne eriştiğimizi hissettiğimiz ya da E.P.'nin gibi hissettiğimiz anlar olmuştur.
Omurgamızın üzerinde dengede duran, yaklaşık 1,3 kiloluk buruşuk bir et parçası, çocukluğumuzda yaşadığımız önemsiz deneyimleri yaşam boyunca saklayabiliyor.
Ama bizim için önemli bir telefon numarasını bile iki dakikadan fazla saklayamıyor.
Çağımız teknoloji ve iletişim çağı... Beyin ise binlerce yıldır teknolojiyle yakaladığımız her türlü teknolojiden daha üstün !
Bilgisayarlar ve telefonlar tüm dünyayı birbirine bağlıyor. Bugün yaklaşık 6 milyar insan teknolojinin yardımıyla birbirine ulaşabiliyor... Bilim adamları iletişim teknolojilerini bir adım daha ileriye taşıyabilmek için yeni projeler geliştiriyor...
Ancak şu anda yeryüzünde öyle bir iletişim ağı kurulu ki yaklaşık 100 milyar kullanıcı bu iletişim ağı üzerinden sürekli haberleşiyor... Bu kullanıcılar iletişimi kolaylaştırmak için trilyonlarca yeni bağlantı kuruyor... Burada, bilgisayarınızdaki gibi bağlantı sorunları pek yaşanmıyor. Kullanıcılar hiç dinlenmiyor. Burada elektrik kesilmiyor. Burası beyin!..
Sahip olduğunuz bu mükemmel iletişim ağı daha hiçkimse varlığınızdan haberdar değilken kurulmaya başladı... Doğumunuzla birlikte sistem gelişimi hızlandı ve o günden beri kurulan ağların sayısı her geçen gün artıyor... Yaşınız ilerledikçe deneyimleriniz beyninizi, beyniniz de sizi şekillendiriyor. Çevrenizle kurduğunuz ve gelecekte sürdüreceğiniz o güçlü bağı mümkün kılıyor.
BEYNİN FİZİKSEL YAPISI İSE BİZİ DAHA ÇOK HAYRETE DÜŞÜRÜYOR, ÇÜNKÜ NE BİR ELEKTRONİK DEVRE, NE DE ÇİPLER VAR BİLGİYİ SAKLAYAN !
Çok hassas bir sisteme sahip olan beynimiz, elektrik sinyalleri ile çalışan sinir hücreleri, bunları barındıran ve beslenmelerine yardımcı olan destek hücreleri ve kan damarlarından oluşur. Bu damar yapıları kandan serumu süzerek, beynin içindeki boşlukları bu sıvıyla doldururlar. Beyin bir bakıma bu sıvı içinde yüzmektedir. Böylece beynin ağırlığı, kendi ağırlığının (yaklaşık 1.500 gr) 1/30'u olan 50 gr'a düşer. Beyindeki bu sıvı, sürekli bir dolaşım halindedir. Bu dolaşım aynı zamanda söz konusu sıvının beyne yapacağı basıncın da kontrol altında olmasını sağlar. Çünkü basıncın artması beynin üzerinde bir baskı oluşması anlamına gelecek ve bu da beynin zedelenmesine neden olacaktır. Ancak hem hassas bir yapısı hem de çok önemli görevleri olan beyin, vücut içinde çok yönlü bir korumaya alınmıştır.
Bilim şu soruyu soruyor: O HALDE BİLGİ NEREDE SAKLANIYOR?