Görme işleminin yalnızca gözler sayesinde gerçekleştiği zannedilse de, aslında görme işleminin en önemli safhaları beyinde gerçekleşmektedir...
Günümüzde mevcut iletişim teknolojilerini daha da geliştirmek için çok büyük çabalar sarf ediliyor, yeni yatırımlar yapılıyor. Oysa şu anda yeryüzünde öyle bir iletişim ağı kurulu ki yaklaşık 100 milyar kullanıcı bu iletişim ağı üzerinden sürekli haberleşiyor… Bu kullanıcılar iletişimi kolaylaştırmak için trilyonlarca yeni bağlantı kuruyor… Burada elektrik kesilmiyor, bilgisayardaki gibi bağlantı sorunları yaşanmıyor, kullanıcılar hiç dinlenmiyor… Dahası, bu teknolojinin geliştirilmesi gibi bir durum söz konusu değil; varolduğu günden beri en mükemmel şekilde işliyor. Burası ‘beyin’… Kontrolü altında bulunan sayısız işlemden biri ise ‘görüntü oluşumu’… En özel ve en hızlı bağlantılardan biri ’göz’le kuruluyor ve kusursuz görüntü sürekli olarak elde ediliyor…
Gözümüz ile beynimizin olağanüstü bir uyum içinde çalışması sonucunda kesintisiz olarak etrafımızdaki varlıkları görmemiz mümkündür. Bunun için beynimizde ‘planlanmış’ işlemler gerçekleşir ve bunların hiçbirinde ‘tesadüf’e yer yoktur.
Kör Nokta ve Beynin Tamamlayıcı İşlevi
Bu yazıya baktığınızda sayfayı tam olarak gördüğünüzü düşünüyor olabilirsiniz. Ancak durum bundan farklıdır. Elinizde tuttuğunuz dergide, sayfanın küçük bir noktası var ki o noktayı göremiyorsunuz. Bu durum yalnızca bu sayfa için değil, hayatınız boyunca gördüğünüz bütün görüntüler için geçerlidir. Bu, deneylerle ispatlanmış bir gerçektir.
Bu körlüğün sebebi, gözü beyne bağlayan sinirlerin gözün bir noktasında bulunmamasıdır. Retinanın bu küçük bölümünde koni ve çubuk hücreleri yoktur. Bu yüzden burası ışığa duyarlı değildir ve retinanın bu bölgesinde görüntü okunmaz.
Peki göz içinde böyle kör bir nokta bulunduğu halde, nasıl olur da etrafımızdaki her şeyi eksiksiz görürüz? Bunun sebebi beynin tamamlayıcı özelliğidir.
Kör nokta yüzünden eksik kalan nokta, çevresindeki fona uygun olarak tamamlanır. Diğer bir ifadeyle, beyin bu noktayı olabilecek en uygun renge boyayarak kamufle eder. (Meliha Terzioğlu, Fizyoloji Ders Kitabı, Cilt 1, İstanbul: Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Yayınları, s. 437)
Kör noktanın varlığının farkına varılmaması ve görmede bir eksiklik olmamasının nedeni budur.
Konuyu daha iyi kavrayabilmek için şöyle bir test yapabilirsiniz.
Sağ gözünüzü kapayın ve bir resmi 50 cm.’lik mesafeden gözünüze doğru yakınlaştırın.
Baştan itibaren gözünüzü sadece artıya odaklayın. Yakınlaştıkça belirli bir süre için soldaki kırmızı noktanın yok olduğunu ve yerinin fondaki desenle doldurulduğunu göreceksiniz. İşte o noktada siz bir ‘kör’sünüzdür, fakat bunu hissetmezsiniz. Çünkü beyin kör noktayı, orada olması gerektiğini düşündüğü en iyi tahminle, arkadaki fon ile doldurur. Bu tahminin nasıl oluşturulduğu ise psikologların ve nörologlarının çözmeye çalıştığı başlıca sorulardan biridir.
Bazı çevreler kör noktanın varlığını şöyle açıklarlar: Her iki gözde de kör leke, görme eksenine göre farklı yerde bulunduğundan, iki gözle görmede, bir noktadan gelen ışınlar, bir gözde kör noktaya düşerken, diğer gözde duyarlı tabakada toplanırlar. Bunu savunanlar yeterli açıklamayı yapamadıkları gibi; tek gözle baktığımızda nasıl eksiksiz görüyoruz sorusuna da net bir cevap verememişlerdir. (Jillyn Smith, Sense and Sensebilities, Wiley Science Edition, s. 57)
Parçalanan Görüntü
Retina üzerinde oluşan görüntünün her parçası, elektriksel şifrelere dönüştürülür. Görme siniri boyunca giden elektriksel uyarıların yorumu beynin arka tarafında bulunan oksipital lobdaki görme korteksi tarafından gerçekleştirilir.
Beyin iki bölümlü bir organdır. Her bölümdeki oksipital lob, gözlerin sadece birinden bilgi alır. Görüş alanının sağ yanındaki bilgiler sol oksipital loba, sol yanındaki bilgiler de sağ oksipital loba gider.
> Colin Blakemore adlı bilim adamı, nasıl çalıştığı tam olarak anlaşılamamış bu sistem için şöyle demiştir:
“Beyin görsel bilgiyi aldıktan sonra parçalayıp ne yapar? Eğer daha sonra yeniden bunları biraraya getirip görüntüyü oluşturacaksa, hangi amaçla parçalar?” (Anthony Smith, İnsan Beyni ve Yaşamı, İstanbul: İnkılap Kitabevi, s. 227)
Gözün içindeki mekanizmalar, göz-beyin bağlantısı, sinir hücreleri ve elektrik sinyallerinden meydana gelen bu sistem, olağanüstü bir kompleksliğe sahip olmasına rağmen her şey son derece düzenli işler, hiçbir kargaşa ve kaos yaşanmaz. Çünkü vücudumuzda en küçüğünden en olağanüstü komplekslikteki işleme kadar gerçekleşen her faaliyetin kusursuz olarak gerçekleşmesini sağlayan bir tasarım vardır. Allah’ın yaratmış olduğu bu sistem sayesinde yaşamımızı -hastalık durumları dışında- hiçbir sıkıntı çekmeden sürdürürüz.
O, sizin için kulakları, gözleri ve gönülleri inşa edendir; ne az şükrediyorsunuz. (Mü'minun Suresi, 78)