23 Aralık 2010 Perşembe

ANILARI NASIL SAKLIYORUZ? 'AKLIMA GELDİ' DEDİĞİMİZDE BİLGİ NERDEN NEREYE GELİYOR?

Bilgisayar zihindeki bilgileri de sayacak!

Hatırlama sürecinde beyinde gerçekleşen farklılıklar daha önce tespit edilmişti. İngiliz bilim insanları yaptıkları son araştırmada bunun bir adım ötesine geçmeyi başardı.

Londra Üniversitesi’nden bilim adamların geliştirdikleri bilgisayar programı ile insanların hafızaları taranarak, farkı anılar birbirlerinden ayırt edilmesini mümkün kılıyor.

Araştırma 10 gönüllünün katılımıyla gerçekleşen bir dizi deneye dayanıyor. Her bir gönüllüye 7 saniyelik üç farklı görüntü izlettirildi. Daha sonra, beyin aktivitelerinin izlendiği özel bir MRI (magnetic resonance imaging-manyetik rezonanas görüntüleyici) cihazına yerleştirilen gönüllülerden izledikleri görüntüleri rastgele olarak tekrar hatırlamaları istendi.

MRI’dan elde edilen veriler, hazırlanan özel bilgisayar programı ile tekrar gözden geçirildi ve bu program sayesinde gönüllülerin hangi görüntüyü hatırladıkları yaklaşık yüzde 50’lik bir oranla doğru tahmin edildi. Bu oran rastgele yapılan tahminlerin çok üzerinde.


'ANILARIN NASIL SAKLANDIĞI DA ÖĞRENİLECEK Mİ?'

Çalışmanın yürütücülüsü Prof. Eleanor Maguire daha önce sadece temel anıların tespit edilmeye çalışıldığı belirterek, son çalışmalarında “neredeyiz, ne yapıyoruz ya da nasıl hissediyoruz” gibi daha karmaşık anıları araştırdıklarını belirtti.

“Artık karmaşık anıların nerede olduğunu biliyoruz” diyen Maguire’ye göre gelecekte anıların nasıl saklandığı ve zaman içinde nasıl değişikliğe uğradığı da anlaşılabilecek olması ümit ediliyor.

Bilinç hakkında araştırma yapmanın önündeki temel engellerden biri ve belki de en önemlisi, bu konuda deney yapmanın mümkün olmamasıdır. Muhtemel ki, hayatımızın herhangi bir anında beynimizin içindeki bazı nöron toplulukları bilinç ile ilgili bazı işlere yarayan bazı faaliyetlerde bulunuyorlar (yani bilincimizin yerinde olmasını ve bizim “biz” olarak kalmamızı sağlıyorlar), bazıları ise bilinçle ilgili olarak herhangi bir işe karışmıyor.

NÖRONLARLA DEĞİL BİLİNÇ İLE İNSAN OLUYORUZ

Dışarıdakileri algılamamıza yardımcı olan elektrik sinyalleri yorumlayıp, onları tanıdığımız bir dostumuza, güzel bir çiçeğe, uçsuz bucaksız bir manzaraya, annemize, sokakta oynayan çocuklara, sevimli bir yavru kediye dönüştüren beynimiz midir?

Teknik anlamda sinyallerin beyinde yorumlandığı doğrudur. Materyalistler buradan yola çıkarak, bir beynin içindeki nöronlardan ibaret olduğumuzu ve yaşadığımız dünyanın bu nöronların birbirleri ile olan iletişiminin bir sonucu olduğunu iddia ederler. Düşünen, gülen, sevinen, karşısındaki insanı tanıyan, yorum yapabilen varlığın, DNA'yı keşfeden materyalist evrimci fizikçi Francis Crick'in deyimiyle, "bir nöron yığını" olduğunu savunurlar. Bir materyalist için insanın nasıl düşündüğü ve algılardan nasıl anlam çıkardığı önemli değildir. Önemli değildir, çünkü bunlar için yapabileceği bir açıklama yoktur. Ona göre her şey, maddesel anlamda incelenmelidir. Oysa bu, insanları Allah inancından uzaklaştırmak için ortaya atılmış büyük bir yalandır.

Bu durum materyalistler için şaşırtıcıdır, çünkü materyalistler, insanı insan yapan tüm unsurları, insanın sevincini, endişelerini, inançlarını, insanın kendi kişisel benliğini beyninin içinde bir yerlerde ararlar. Bir dostunu gördüğünde insanı sevindirenin, bir yavru köpek gördüğünde insanın içini coşturan duygunun, insanın karar verme, inanma, hissetme, duygulanma, sevinme, üzülme gibi hislerinin kaynağının nöronlar olduğunu iddia ederler. Ancak beynin içine girip nöronları inceleyen bilim adamları ve nörologlar, bunların hiçbirinin kaynağını beynin içinde bulamamışlardır. İşte bu yüzden yeni bir tanımlama yapmışlar ve insanı insan yapan unsurların kaynağı "bilinçtir" demişlerdir.