Hinduizm, Caynizm, Budizm, Şintoizm ve Konfüçyüsçülük gibi sapkın inanışlar sayıldığında genelde insanların akıllarına taştan ya da tahtadan heykellere tapınan, bu heykellere adaklar sunup çeşitli gösterilerde bulunan, loş tapınaklarda garip ayinler düzenleyen topluluklar gelir.
İslam, Hıristiyanlık ve Yahudilik gibi Allah'ın vahyine dayalı ilahi dinler –burada Hıristiyanlığın ve Yahudiliğin ilk vahyedildikleri halleri kastedilmektedir. Çünkü Yahudilik ve Hıristiyanlık vahyedilmelerinden sonra tahrif edilmiş, orijinal hallerinden uzaklaşmışlardır- insanları aydınlık, huzur dolu, güvenli ve adaletli bir hayata çağırırlarken, genellikle Doğu dinleri olarak bilinen sapkın inanışlar huzur adı altında kasvetli bir hayatı, sapkın ritüelleri, dünyadan tamamen uzaklaşıp sefil koşullarda yaşamayı, kısaca her yönüyle batıl bir hayatı temsil etmektedirler.
ŞİNTOİZM
Ağırlıklı olarak Uzakdoğu'da yaşanan Şintoizm'in felsefesi; doğaya, ölülere veya put olarak kabul ettikleri sayıları milyona varan varlığa tapınmadır.
Şintoizm'in temelini batıl "kami" inancı oluşturur. Kami "ilah, tanrı, tanrıça ve kutsal güç" anlamlarında kullanılır. Bu batıl inanışa göre 8 milyon kadar kami vardır. Bu nedenle de Şinto "milyonlarca tanrılı din" olarak tanımlanmaktadır. (Allah'ı tenzih ederiz)
Batıl Şinto yazılı metinlerine göre ölülerin rahatı "yaşayanların onlara iyi bakmaları, sundukları yiyecekler, mezarlarına koydukları sunumlar sayesinde" olur, eğer ölülere gerekli saygı gösterilmez, armağanlar alınmazsa ölülerin bunun intikamını alacaklarına inanırlar.
Bu sapkın inanışa sahip kimseler kendilerini diğer halklardan sözde üstün, kutsal bir ırk olarak gördükleri için çok katı ve acımasız bir gurur anlayışı geliştirmişlerdir. Bu anlayış, hataya tahammül göstermez. Öyle ki bir başarısızlık karşısında intihar etme bu topluluklar arasında oldukça yaygındır.
Asırlarca "harakiri" adı verilen korkunç yöntemle -yani insanın kendini kılıç veya bıçakla öldürmesiyle- süren bu uygulama, günümüzde de farklı yöntemlerle devam etmektedir.
Örneğin; önemli sınavlarda başarılı olamadıklarında, şirketleri iflas ettiğinde intihar yolunu seçebilmektedirler. Bu sapkın inanışın yaygın olarak yaşandığı Japonya, gençlerdeki intihar oranının en yüksek olduğu ülkelerin başında gelmektedir. (History Textbook Project: Japan) Sadece 2000 yılı içinde yaklaşık 33.000 kişinin intihar ettiği tespit edilmiştir. (Japan Combats Suicide Rate)
Şintoizm, ölümden sonrası hakkında olduğu gibi, tüm kainatın yoktan var edilişi hakkında da batıl bir masal üretmiştir. Eğitimli ya da eğitimsiz, işsiz ya da meslek sahibi, cahil ya da kültürlü Şintoizmi kabul eden tüm Japonlar, evrenin "İzanagi" ve "İzanami" isimli iki sözde ilah tarafından meydana getirildiğine inanırlar. Ancak masal bu kadarla da sınırlı kalmamıştır:
Tüm Japon adaları, Japon halkı ve tüm kamiler, bu ikili tarafından sözde "özel bir yaratılışla" var edilmiştir. (Allah’ı tenzih ederiz.) Akıl ve mantık dışı bu anlatıma göre İzanami'nin burnundan akan sudan okyanus üzerindeki fırtınaları kontrol eden Susanu (yiğit erkek "kami"), sağ gözünden düşen bir damladan hayali ay tanrısı Tsukinokami, sol gözünden düşen bir damladan da hayali güneş tanrısı Ameterasu doğmuştur.
Her insan Allah'tan korkup sakınmalı, Rabbimiz'in emirlerini titizlikle uygulamalı, Allah'ın razı olacağı gibi bir ahlak göstermelidir. Kişiye hem dünya hayatında hem de ahirette fayda verecek olan budur. Başkalarını razı etmek için Allah'ın emirlerinin dışında bir tavırda bulunan insan yanlış bir yoldadır.
Şintoizme inanan insanlar ise herhangi bir günah kavramına sahip değildirler. Yaptıkları kötülüklerin kötü ruhların insanlar üzerinde oluşturduğu olumsuz etkiler sonucunda oluştuğuna, insanların da bu kirden sık sık arınması gerektiğine inanırlar. Tapınaklarında bu temizlikle ilgili çeşitli garip törenler yaparlar. Tuz, su ya da ateşle yapılan ve "harae" adını verdikleri bu törenlerde insanın hem fiziksel hem de ruhsal olarak temizlendiği gibi akıl dışı bir inanca sahiptirler.
Devlet Şintosu ve Japon Faşizmi
Batıl Uzak Doğu dinlerinde ülkenin yöneticisinin abartılı olarak övülmesine yönelik akıl dışı bir gelenek vardır. Örneğin Çin İmparatoru "Batan Güneşin İmparatoru" olarak tanımlanırken, Japon İmparatoru "Doğan Güneşin İmparatoru" olarak anılmıştır.
Amaterasu, batıl Şinto dininde hayali güneş tanrısı olarak bilinmektedir. Ve Şintoizmde Japon İmparatorunun Amaterasu'nun soyundan geldiği yönünde batıl bir inanış vardır. Bu nedenle de imparatorun her söylediği sözde ilahi bir söz, her dokunduğu eşya sözde kutsal, her isteği gözü kapalı yapılması gereken bir emir olarak görülmüştür. Hatta İmparatorların yazdıkları şiirler biraraya toplanıp büyük bir cehaletle sözde bir kutsal kitap olarak kabul edilmiş, imparatorun emrinde çalışan kişiler ise ilahi birer aracı olarak görülmüştür
17. ve 18. yüzyıl Japonyası'nda Şintoizmi tekrar canlandırmayı amaçlayan hareketler doğdu. Bunların en önemlisi olarak kabul edilen National Learning Movement (Milli Öğrenim Hareketi), batıl Şinto dinini Japon toplumunda merkezi bir konuma getirmeyi, Budist ve Konfüçyüs kültürünün Japon halkı üzerindeki etkilerini ise en aza indirmeyi amaçlıyordu. Bu hareket Devlet Şintosunun oluşumunun da öncüsü olacaktı. Bu arada 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar Şogunlar tarafından yönetilen feodal bir toplum yapısına sahip olan Japonya, 1867 yılında yapılan Meiji devrimiyle bir kez daha imparatorluk yönetimine girdi. 1
Devlet Şintosu, 19. yüzyıla kadar Japon halkının sahip olduğu Şinto inancıyla birebir bağdaşmıyordu. İmparatorluk ve yönetim her gün yeni kurallar oluşturuyor, sözde kutsal kitaplar bizzat devlet yönetimi tarafından yazılıyordu.
Tokyo Üniversitesi'nde Japon Uzmanı olan ve Meiji döneminin son yıllarına da şahit olan akademisyen Basil Hall Chamberlain 1912 yılında yazdığı "Yeni Bir Dinin İcat Edilişi" (The Invention of a New Religion) isimli ünlü çalışmasında o dönemde Japonya'da 2 yaşananlara dikkat çekmektedir.Chamberlain çalışmasında, İmparatorluk ve onun emrinde çalışanların nasıl yeni bir din oluşturduklarının üzerinde şöyle durmaktadır:
Japonya'ya ve İmparatora tapınma yeni Japon dininin adıdır ve tabi ki bir anda ortaya çıkmış değildir... Ama 20. yüzyıldaki milliyetçi ve ülkesine sadık Japon dini çok yeni bir dindir. Daha önceden var olan fikirler elemeden geçirilmiş, değiştirilmiş, yeni biçimlere sokulmuş, yeni kullanım alanları meydana getirilmiş ve yeni bir merkez noktası bulmuştur. Bu sadece yeni bir din değil, aynı zamanda tam olarak da tamamlanmamış bir dindir. Resmi kadrolar tarafından -bilinçli ya da yarı bilinçli olarak- yavaş yavaş oluşturulmaktadır. Bu, kadroların ve toplumun genelinin çıkarlarına hizmet etmesi için tasarlanmıştır. 3
Japonya, daha önce her yönüyle dışarıya kapalı bir toplum iken Meiji döneminde Batı toplumlarından bilgi ve teknoloji ihracına başladı. Orduya ve donanmaya büyük önem verip, Çin'i ve Rusya'yı bozguna uğratacak büyük -ama aynı zamanda da saldırgan- bir askeri güce sahip oldu. Ekonomik anlamdaki bu büyük gelişme ve ülke içinde güçlenen radikal milliyetçi duygular Japonya'nın hammadde ve pazar arayışı nedeniyle yayılmacı bir politika izlemesiyle sonuçlandı. Şiddeti kendilerince meşru gören yanlış bir yurtseverliğin gelişmesi, Japonları başka ulusların haklarını tanımayan, saldırgan, faşist ve emperyalist anlayışa götürdü.
Çin'e karşı yürüttükleri işgal sırasında sivil halka karşı akıl almaz vahşetler uyguladılar. 1937 yılında Çin'in Nanking kenti Japonlar tarafından işgal edildi ve şehirdeki 300 bin savunmasız insan işkence, tecavüz ve toplu katliamların hedefi oldu. II. Dünya Savaşı yıllarında ise Japonlar, Malezya'ya, Singapur'a, Yeni Gine'ye, Manila'ya ve Cava'ya saldırdılar.
Okullar, emperyalist Devlet Şintosunun propaganda çalışmalarının en önemli kısmını oluşturuyordu. Tarih emperyalizmin mantığına göre çarpıtılarak öğretiliyordu. Aynı şekilde ordu ve donanma da imparatoru herşeyin üstünde gören bir eğitime tabi tutuluyordu. Tek yapılması gereken imparatora itaatti ve her türlü eleştiri yasaklanmıştı.
Tarih hükümet tarafından şekillendirilen bu yeni sapkın dine göre "tekrardan yazılıyor", mitolojik efsanelerle imparatorun konumu güçlendiriliyordu. Japonları tüm halkların üstünde gören bu saldırgan ve saplantılı bakış açısı tüm Japon halkının gözlerini adeta kör etmişti. Bunun etkisiyle - ve bir taraftan da fanatik bir faşizme kapılan Japon generallerin baskısıyla - ülke II. Dünya Savaşı'na sürüklendi.
Devlet Şintosunun Sonu: İkinci Dünya Savaşı
1939 yılında Almanya ve İtalya ile askeri bir ittifak kuran Japonya, 7 Aralık 1941'de Hawai Adaları'na baskın yaparak Pearl Harbour'daki Amerikan filosunu batırdı. Böylece dünyanın en büyük askeri gücüne savaş ilan eden Japonya, kendi sonunu da hazırlamış oluyordu. Savaşın ilerleyen yıllarında önce İtalyanların sonra Almanların savaşı kaybetmelerine ve teslim olmalarına rağmen Japonlar savaşa devam kararı aldılar ve çok ağır kayıplara uğradılar. Amerikan uçaklarının 6 Ağustos 1945'te Hiroşima ve 9 Ağustos'ta Nagasaki'ye attıkları atom bombaları II. Dünya Savaşı'nın sonucunu belli etti. Yüz binden fazla insan hayatını yitirdi, on binlercesi de yaralandı, şehirler haritalardan silindi. Bu arada Sovyetler Birliği de Japonya'ya savaş ilan ederek ayrı bir cephe açtı. Bu baskıya daha fazla dayanamayıp 14 Ağustos 1945'te kayıtsız şartsız teslim olmayı kabul eden Japonya ile 2 Eylül 1945'te resmi teslim anlaşması imzalandı.
II. Dünya Savaşı Devlet Şintosunun da sonu oldu. Japonların ordu kurmaları, silah üretmeleri yasaklandı ve milli savunmaları Amerikan ordusu tarafından sağlanmaya başlandı. Amerika bütün Japonya'yı işgal etti. Japon İmparatoru, tarihi konuşmasını radyodan yaptı ve ülkesinin savaşı kaybettiğini, kendisinin de "kutsal bir kişi ya da bir ilah olmadığını" (Allah'ı tenzih ederiz) ifade etti. İmparatorluk feshedildi.
Japon İmparatorluğu'nun yaşadığı bu büyük yıkım, türlü batıl geleneklerle dolu olan Şintoizmin boş bir inanç olduğunun tarihsel bir kanıtı olmuştur. Nazilerin II. Dünya Savaşı'nda hezimeti, nasıl "bin yıllık Alman Krallığı" kurmayı vaat eden ırkçı ve pagan Nazi ideolojisinin boş olduğunu kanıtlamışsa, ırk üstünlüğü iddiasını körükleyen efsanelere dayanan pagan Şintoizm dini de boştur. Bu batıl dine inanan insanlar, Allah'ın dışında taptıkları sahte ilahlar uğruna, kendilerini büyük bir yıkıma götürmektedirler.
"Siz yalnızca Allah'tan başka birtakım putlara tapıyor ve birtakım yalanlar uyduruyorsunuz. Gerçek şu ki, sizin Allah'tan başka taptıklarınız, size rızık vermeye güç yetiremezler; öyleyse rızkı Allah'ın Katında arayın, O'na kulluk edin ve O'na şükredin. Siz O'na döndürüleceksiniz." (Ankebut Suresi, 17)
"Kim İslam'dan başka bir din ararsa asla ondan kabul edilmez. O, ahirette de kayba uğrayanlardandır."(Al-i İmran Suresi, 85)
1-"State Shinto", Encyclopedia Britannica 2002, Expanded Edition DVD-ROM
2-"The Invention of a New Religion", B. H. Chamberlain, Imperial University of Tokyo, Japan, Waats and Co, 1912
3-"The Invention of a New Religion", B. H. Chamberlain, Imperial University of Tokyo, Japan, Waats and Co, 1912