22 Ekim 2010 Cuma

KUANTUM FİZİĞİ: "MADDE BİR YANILSAMA" ....@ 'Dejavu Yaşayanlar'

Size bir arabadan haber verseler. Deseler ki Arabanın uzunluğu yok, genişliği yok, derinliği yok, ağırlığı yok, bulunduğu bir yer yok ve de hızı yok. Elbette ki böyle bir arabanın “maddi” bir varlığı olmadığını anlarsınız. Olsa olsa hayalde böyle bir araba vardır dersiniz. İşte proton, nötron, elektron gibi bütün parçacıkların durumu da böyledir. Bu parçacıklar kuantum dalga fonksiyonları adlı karmaşık matematiksel ifadelerle tasvir edilirler. Fizikçiler bu tasvire baktıklarında parçacıklar için yukarıdaki gibi ifadeleri kullanırlar.

Fizikçi Alastair I. M. Rae Kuvantum Fiziği: Yanılsama mı Gerçek mi adlı kitabında şunları demiştir:

“... Hemen hemen herkes mikroskobik dünyanın gerçekçi bir modeline dayandırılan görüşü tercih etmiş olacaktı. Bu yani maddi gerçeklik olmadığından, bir çok fizikçi ile birlikte ben, Copenhagen fikirlerini yani algıladığımız şeylerin yanılsamadan ibaret olduğunu kabul etmek zorunda kalmışızdır. Biz bunun böyle olmasını özellikle istemedik, ancak fiziksel dünya davranışını daha iyi betimlemenin tek yolu budur. ”Alastair I. M. Rae, Kuvantum Fiziği: Yanılsama mı Gerçek mi, Sayfa 153, ( Evrim Yayınevi )


Neticede parçacıklar dalga fonksiyonları ile tasvir edilirler. Ölçüm yapılmadığı sürece parçacığın fiziksel özellikleri yoktur. Ölçüm yaptığımızda ise belli değerlerle karşılaşırız. Örneğin siz ölçüm yapmadığınızda bir parçacığın boyu, genişliği, bulunduğu konum, hız gibi değerleri kesin olarak yoktur. Böyle fiziksel özellikleri olmayan cismin maddi bir varlığından elbette bahsedemeyiz.


Modern fiziğin günümüzdeki hali de bu yukarıda anlattığımız duruma benzer. Fizik derslerinde öğretilen elektron, proton, nötron gibi parçacıklar günlük hayatta işimizi kolaylaştırmak için kullandığımız isimlerden ibarettir. Tıpkı kasetteki film gibi esasen maddi bir varlıkları yoktur. Buradaki problem, parçacıkların çok ufak olduğu için görünmemesi değildir. Modern fiziğe göre parçacıklar siz gözlem yapmadığınız sürece zaten yoklardır.

Bilimsel Yaklaşımda Gözlemci Yani 'RUH'

Bilim insanları bilinçli bir gözlemcinin varlığını bilmektedir. Bu gözlemci (yani biz) olayları görmekte, yargılamakta düşünmekte yani gözlemlemektedir. Bilim adamlarının ilk sordukları soru şu olmuştur:  “Bu gözlemci kim ve beynin neresinde?”. Bu konuda en iyi açıklamaları “Ne biliyoruz ki?” adlı yarı belgesel yarı kurgu filmde buluyoruz. “Ne biliyoruz ki?” isimli belgeselde gözlemci hakkındaki düşünceler şu şekilde belirtiliyor;  

“Kuantum fiziği açısından bir gözlemcinin ne yaptığını biliyoruz. Fakat gözlemcinin aslında kim veya ne olduğunu bilmiyoruz. Sanmayın ki bir yanıt bulmaya çalışmadık. Baktık. Kafanızın içine girdik. Ne kadar delik varsa hepsine baktık, gözlemci denen şeyi bulmak için, ama hiç kimse yoktu. Beyinde kimse yok. Kortikal bölgelerde kimse yok. Alt- kortikal bölgelerde, limbik bölgelerde hiç kimse yok. Gözlemci diye biri yok oralarda. Yine de, hepimiz, dışarıdaki dünyayı gözlemleyerek gözlemcilik yapmışızdır.” Fred Alan Wolf (Fizikçi, okutman ve yazar)  

“Gözlemci midir? Kuantum parçacıklarının akıl almaz, acayip dünyasını ve nasıl tepkide bulunduklarını anlamakta bu denli müşkül olan. Buna hala gözlemci denir mi? Kısacası beyinde gözlemciyi yönetecek bir işlev bulunamamıştır. Gözlemcinin varlığı da kesin olduğuna göre bu gözlemcinin ruh olduğunu söylemek hiçte zor değildir.” Ramtha  

“Benim modellememe göre gözlemci, dört katmanlı biyo-beden giysisinin içindeki ruhtur. Yani makinenin içindeki cin gibidir. Aracı süren bilinçtir. Etrafını gözlemler.  Dört katmanlı biyo-beden giysisinde, çevredeki uyarıları toplayan her çeşit duyumsal alıcı vardır.” William Tiller (Profesör, Stanford Ünb. Madde Bilimi ve Mühendisi)