Allah belanızı versin deyip geçip gidecek miyiz?
Görüntüler e-postama geldiğinde öğle saatleriydi. Birçok adrese yollanmış olan video görüntülerinde, kelimelerle anlatmanın imkânsız olduğu hatta mümkün olsa akılda bir saniye bile tutulmayacak sahneler vardı. Savaşın falan değil (hayvanlık kelimesini kullanmıyorum hayvanlar âleminde böyle şeyler göremezsiniz) sadistliğin, ezilmişliğin, pisliğin, çürümüşlüğün en uç noktası karşınıza geldiğinde, aklı yitirmiş, bedeni iyi ya da kötü hiçbir ruhla tanışmamış, bildiğimiz, duyduğumuz âlemlerin hiçbirine ait olamayacak varlıkların bir çeşit ayinini seyrediyorsunuz. İnsan olmaktan utanmıyorsunuz çünkü izlediğiniz topluluk insan değil.
Irak’taki askerlerin bir kadına tecavüzünün görüntülerinde, o kadar adamın aynı anda aynı sadistçe duygularla nasıl hareket edebildikleri mi şok ediyor yoksa nasıl bir yaratığın eline kamera alıp bunu çekebildiği mi, bir an düşünüyorsunuz. Sonra kadının, bırakın hayata devam edebilmeyi, ceset gibi atıldığı yerden nasıl bir güç bulup ayağa kalkabildiğini -belki de hiç kalkamadı, bir daha nasıl uyuyup, uyanabildiğini… Bu adamların ülkelerine döndüklerinde bir kadına evlenme teklif edip, boyunlarında papyonlarla pasta kesip, sonra kucaklarına çocuk alıp büyütmeye başladıklarını hayal edebiliyor musunuz? Sinemaya gittiklerini, balık tuttuklarını, arkadaşlarıyla iki tek atıp eski günleri yad ettiklerini… Ama çocuklarının kimlere tecavüz edeceğini tahmin etmek hiç zor olmuyor mesela…
Görüntüler durdu. Bir süre başım ellerimin arasında öylece kalakaldım. Alışverişine yardım etme sözü verdiğim arkadaşımın telefonu ile çantamı alıp robot gibi arabaya indim. Kısa bir özetle sessizce mağazaya gittik. Yeni bilgisayar modellerini tanıtmaya çalışan satış görevlilerinin şaşkın bakışları arasında gözlerimden yaşlar süzülmeye başladığında yandaki cafe’ye sürüklendim ama ne kahvem, ne birkaç arkadaşa rastlamam, ne elimdeki gazeteler gözyaşlarımın akıp durmasını engelleyemedi.
Şöyle şeyler duyar mıyım acaba; “savaş ortamı insanı delirtebiliyor işte”, “böyle manyaklar dünyanın her yerinde var, savaşa gerek yok”, “sen hiç şiddet dolu filmler seyretmedin mi?”, “sadece Irak’ta değil ki savaş olan her yerde duyuyoruz bunları”, “sadece kadınlara değil, erkeklere hatta çocuklara da yapıyorlar, oluyor işte…”? Doğru, oluyor. Ama neden oluyor? Ve biz bunları ne zaman kanıksadık?
“RUH OLMAYINCA İNSAN NASIL DA BİR ET YIĞINI OLUYOR? VİCDAN ETE SIĞMIYOR, KALP ATSA DA, GÖZ GÖRSE DE, DİL KONUŞSA DA RUHU AÇIKLAMIYOR. VAHŞET NEDEN HAYVANLARDA GÖRÜLMÜYOR?”
Yok, kadınlar da bunu seyretsin. Yaşı büyük herkes seyretsin, gerçeğin filmden farkını görsün. O hale gelenleri anneler babalar yetiştiriyor. “Git, gez, dolaş, benim aslan oğlum, her şey senin hakkın, dünya bir orman sen gücüne güç kat, keyfine bak” diyen anneler, babalar... Okullarda çocuklara tesadüfen var olduklarını, hayvansal dürtülerin normal, sağlıklı olduğunu anlatanların imzası var bu karelerde. Kızar çevremdeki çoğu insan bana böyle durumlarda Allah’ın varlığından bahsetmeye başladığım, konuyu dinsizlik temeline oturttuğum için. Bir türlü inanamazlar gerçekten böyle düşündüğüme. Hep daha ‘akılcı’ cevaplar bulurlar. Ama ilginçtir, kendi ağızlarından dökülen ilk kelimeler de “Allah belalarını versin, Allah bizi korusun” olur.
Kim ne derse desin, ne hukuk kurallarıyla, ne altı boş ‘ayıptır, günahtır’ kelimeleriyle, ne iyi niyetle, ne dayakla öğretemiyorsunuz insanlığı. “İnsanlık öğrenilir mi, doğuştan neysen osun” diyenlere ben de soruyorum; dünyanın başka başka onca yerinde, savaş olsun olmasın akıl almaz katliamlar yapan, sonra da oturup birer sigara yakan, bu kadar ülkeden bu kadar farklı insanın (vahşet karelerinde kadın askerler gördüğümüzü de unutmayalım) hepsi mi ruh hastası? Dünyanın üçte biri tedavilik mi? İnançsızlığın, yanlış öğretilerin bu yaşananlarda hiç rolü yok mu?
“Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve ‘Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize katından bir veli gönder, bize katından bir yardım eden yolla’ diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz?” (Nisa Suresi / 75)
Ben bu görüntüleri unutmayacağım. Bela da okumayacağım. Elimden geldiğince savaşacağım. Herkes kendi inancı doğrultusunda, kendi yoluyla ama mutlaka savaşsın.
Esra Uçar'ın yazısına bizim ekleyeceğimiz, milyonlarca adice işlenmiş tecavüz haberinden sadece bir tanesi daha..
İngiliz askerleri Irak'ta tecavüz edip işkence yaptıkları 62 yaşındaki kadını öldürdüler. Sonra da askeri ceset torbasıyla yol kenarına attılar. Vahşet olayın haber ve görüntüsü İngiltere'de yayınlandı.
İngiliz Independent gazetesi, İngiliz askerileri tarafından 62 yaşındaki bir Iraklı kadının 3 yıl önce gözaltına alınıp işkence gördükten sonra idam edildikten sonra "askeri cesed torbası" içinde yol kenarına atıldığını yazdı.
SORUŞTURMA AÇILDI (!)
6 yıllık işgal süresince İngiliz askerlerinin kayıtlara geçen en ciddi iddia ile karşı karşıya olduğunu kaydeden gazete, 62 yaşındaki Sabiha Khudur Talib'i gözaltına alan askerlere soruşturma açıldığı belirtti.
Basra’daki suç birimi tarafından İngiltere hükümetine 2006 yılında hazırlandığı belirtilen raporda, yaşlı kadının cansız bedeninin bir "askeri cesed torbası" içinde yol kenarında bulunduğu ve yapılan incelemelerde, karın altından giren bir kurşun deliğinin tespit edildiği belirtiliyor.