22 Eylül 2010 Çarşamba

BEYNİNİZDE HER AN, ELEKTRİKSEL BİR KASIRGA YAŞANDIĞINI BİLİYOR MUYDUNUZ?

İlk kez uygulanan bir teknikle beynin çeşitli bölümleri arasındaki sinyal alışverişi izlendi ve stres, depresyon ya da iştah gibi farklı duyguları kontrol eden bölümler arasında yoğun bir trafiğe rastlandı.


Hissetmek, hareket etmek, işitme, görme, tad ve koku alma, kalbin çalışması, nefes alma gibi hayati işlevlerin tümünü beynimiz gerçekleştirir. Ayrıca hormonlar üreterek vücudun ihtiyaçlarına göre düzenlemeler yapar. Çok hassas bir sisteme sahip olan bu organımız elektrik sinyalleri ile çalışan sinir hücreleri, bunları barındıran ve beslenmelerine yardımcı olan destek hücreleri ve kan damarlarından oluşur.

BEYNİMİZ 1.000 ADET SÜPER BİLGİSAYARIN TOPLAM İŞLEM KAPASİTESİNDEN DAHA ÜSTÜN !


Beyinde, her an kendi aralarında iletişim imkanına sahip milyarlarca hücre vardır. Beynimizdeki bu özellik, hiçbir bilgisayarın erişemediği üstün bir iletişim kapasitesi ortaya çıkarır. D. Meredith, insan beyninin işlem kapasitesinin (dönemin teknolojisiyle) 1000 adet süper bilgisayarın toplam işlem kapasitesine denk olduğunu hesaplamıştır:


İnsan beyninin sahip olduğu kapasitenin de günümüz teknolojisi ile karşılaştırıldığında, büyük bir üstünlüğe sahip olduğu görülmektedir. 

Amerikalı bilim adamlarının araştırması, beynin birbiriyle sürekli etkileşim içinde bölümlerden oluşan bir ağa benzediğini, bu yönüyle de interneti andırdığını ortaya koydu.


İlk kez uygulanan bir teknikle beynin çeşitli bölümleri arasındaki sinyal alışverişi izlendi ve stres, depresyon ya da iştah gibi farklı duyguları kontrol eden bölümler arasında yoğun bir trafiğe rastlandı.

BEYİNDE HİYERARŞİK BİR DÜZEN YOK, ADETA BİR KARMAŞA, FIRTINALAR VAR AMA SONUÇTA MÜTHİŞ BİR DÜZEN, MÜTHİŞ BİR AKIL ORTAYA ÇIKIYOR AMA NASIL?

Bu sonucun, 19'uncu yüzyıldan beri geçerliliğini koruyan ve beynin tepeden aşağı hiyerarşik bir yapıda çalıştığını savunan görüşün değişmesine neden olabileceği düşünülüyor.


Los Angeles'taki Güney Kaliforniya Üniversitesi'nden Larry Swanson ve Richard Thompson, işe deney farelerinin beyninde haz ve ödül ile ilişkilendirilen bölümü inceleyerek başladı. Bu bölüme sinyal akışını izleyecek cihazlar bağlandı. Cihazlardan biri sinyalin bu bölgeden hangi bölgeye gittiğini, diğeri ise hangi bölgelerden bu bölgeye sinyal geldiğini kaydetti.

Sonuçta farenin beynindeki haz ve ödül ile ilgili bölümün en az dört başka bölümle iletişim halinde olduğu görüldü. Oysa şimdiye kadar beyinde her bir bölümün, yukarıda, bir şirketin patronuna benzetilebilecek tek bir merkez ile iletişim halinde olduğu sanılıyordu.

Aslında ortada böyle bir varsayım vardı, ancak bilimsel olarak kanıtlanamamıştı. Bilim adamları bölümler arası bu yoğun iletişimi internetin çalışma mantığına benzetiyor.

GÖREN VE İŞİTEN KİM? BEYİN DEĞİL, BUNU BİLİM ADAMLARI SÖYLÜYOR ÇÜNKÜ BİLİNÇ VE İDRAK BEYİNSEL BİR İŞLEM DEĞİL !

Bu araştırmanın derinleştirilmesiyle de insan beyninin kapsamlı bir haritasının çıkarılabileceğini belirtiyorlar. Ancak böylesi bir haritanın son derece karmaşık olacağı ve bilinç, idrak gibi derin soruları çözmekte yetersiz kalabileceği ifade ediliyor.

Cambridge Üniversitesi matematik ve teorik fizik bölümünden Peter Russell, bu gerçeği şu şekilde özetler:
Bir ağaca baktığımda, doğrudan ağacı görüyormuşum gibi gelir. Ama bilim, tamamen farklı bir şeyin gerçekleştiğini söylemektedir. Gözden giren ışık retinada kimyasal reaksiyonları tetikler, bunlar beyne giden sinir lişeri boyunca hareket eden elektrokimyasal impulslar meydana getirirler. Beyin aldığı verileri analiz eder ve sonra dışarıda var olan şeye dair kendi görüntüsünü meydana getirir. Daha sonra ben, ağaç görüntüsünü görürüm. Ama benim asıl gördüğüm ağacın kendisi değildir, sadece zihnimde oluşan görüntüsüdür. Bu, tecrübe ettiğim her şey için geçerlidir. Bildiğimiz, algıladığımız ve hayal ettiğimiz her şey, her renk, ses, duygu, her düşünce, her his zihinde meydana gelen bir şekildir. Bunların tümü zihnin kendi şekillendirmesidir. Peter Russell, The Primacy of Consciousness, http://www.peterussell.com/SP/PrimConsc.html 

Görüntünün beyinde olduğunu iddia eden bilim adamlarının şu soruya cevap vermeleri gerekmektedir. Eğer beyinde bir görüntü meydana geliyorsa, bu durumda bu görüntüyü izleyen kimdir?

Kaliforniya Üniversitesi, Psikoloji Bölümü ve Nörobilim Programı profesörü ve Beyin ve Algılama Merkezi Başkanı Vilayanur S. Ramachandran, Phantoms in the Brain (Beynin Aldanışları) isimli kitabında bu durumu şu şekilde açıklamıştır:
Elinde tuttuğu bardaktaki içeceğe baktı. "Göz küremin içine bu bardağın ters bir görüntüsü düşüyor. Açık ve koyu renkli görüntülerin hareketleri retinamın üzerindeki fotoreseptörleri aktişeştiriyor ve şekiller, bir yol boyunca –bu yol optik sinirdir- tek tek pikseller halinde aktarılıyor. Beynimin içindeki ekranda da görüntüleniyor. Bu bardağı da aynen bu şekilde görmüyor muyum? Elbette, beynimin tekrar görüntüyü çevirip düzeltmesi gerekiyor."

Onun fotoreseptörler ve optik hususundaki bilgileri etkileyici olsa da, beynin içinde bir yerlerde görüntülerin izlendiği bir ekran olduğu şeklindeki açıklamasında ciddi bir mantık hatası vardır. Çünkü eğer iç nöronlara bağlı bir ekranda bardağın görüntüsünü izleyebiliyor olsaydınız, beyninizin içinde bunu görmesi için bir başka küçük insana ihtiyaç duyardınız. Bu da problemi çözmeyecektir, çünkü bu kez onun kafasının içinde görüntüyü izleyebilmesi için daha da küçük bir insana ihtiyaç duyacaktınız ve bu böylece sonsuza dek devam edecekti. Sonuç olarak ise idrak sorusunun gerçek cevabını bulamadan hiç bitmeyen gözler, görüntüler ve küçük insanlar ile başa çıkmanız gerekecektir. V.S. Ramachandran, M.D., Ph.D. ve Sandra Blakeslee, Phantoms in the Brain, William Morrow and Company, Inc., New York, 1998, s. 66 

"Sizin İlahınız yalnızca Allah'tır ki, O'nun dışında İlah yoktur. O, ilim bakımından herşeyi kuşatmıştır." (Taha Suresi, 98)