16 Haziran 2010 Çarşamba

İNSANLAR HİPNOZA NASIL GİRİYORLAR ?

Spontan (kendiliğinden): 




Sürücü yoldaki kesikli çizgilerden ve tekdüze gitmekten etkilenerek hipnoza girer. İnsan kesinlikle inandığı ve mutlaka başarması gereken anlarda hipnotik bir havaya girer. Alışılmışın dışında erken kalkmanın zorunlu olduğu, seyahat, karşılama ve sınava yetişme isteği, daha akşamdan yatarken benimsenir. Saatler kurulsa da kişi zil çalmadan beş dakika öncesinde kendiliğinden uyanır.

Dışardan yapılan uyarıcılar ile: 



Kişi aracılığıyla, bilinçli veya bilinçsizce duyu eşikleri sınırlarında verilen yayınlarla kişi doğrudan algılamadığı halde hipnotik sonuç yaşar. Örneğin görsel anlamda bir hareket, filmde 24 kareden oluşur. Amerika Birleşik Devletleri'nde yapılan bir araştırmada özel bir film hazırlanmış, bu 24 fotoğraftan biri değiştirilmiş bir kola resmi yerleştirilmiştir. 

Seyir sırasında kola tanıtımını algılamayan seyircilerin çoğunluğu ara verilince tanıtılan kolayı içmek üzere büfeye koşuşturmuş. Yine duyu sınırı olarak tanımladığımız 16-400 Erg sınırına yakın verileri kişi algılamazken, verilen komutlar hipnotik bir sonuç gibi kabullenebilmektedir. 

Günümüzde gelişmiş ülkeler Snaps adı verilen duyu eşiği yayınlarla algılamadan etki altında kalmanın korkusunu yaşamaktadırlar. Bilim adamları önüne geçmek için bilimsel araştırmalar yapmaktadır.

HİPNOZ VE TÜRLERİ

Hipnoz yapan uygulayıcılar genel olarak iki iletişim metodundan birini seçerler:

Direkt Hipnoz: Gönüllüye doğrudan dokunarak, gözgöze gelerek yapılan bir metotdur.

Endirekt Hipnoz: Gönüllüye dokunmadan, uzaktan uygulanan iletişimle yapılan hipnoz şeklidir.

Kural dışı kişi ve durumların ötesinde o andaki istek, ihtiyaç ve güven duygusuna bağlı olarak birey, çevre şartlara aldırmadan istenilen hipnoz konsantrasyonuna hemen girebilmektedir. 

Mekanın sesli sessiz oluşu, önemsizleşmekte, ayakta, yatakta, koltukta veya taşıtta fark etmeden hipnoza girebilmektedir. Bu görüntüler bizde o andaki beklenti ve istemin her türlü yapay gereçlerin üstünde olduğunu göstermektedir.

Bu bağlamda birkaç örnek verebiliriz;

İskoçyalı Prof. George Smith hastanın kolunu yukarı kaldırıp belli bir sayıdan başlayarak geriye doğru sayar. Bu arada sözle kolunun gevşediğini, aşağıya inmeye başladığını söyleyerek kişiyi rahatlatıp ve onu hipnoza sokmaktadır.

Amerikalı Prof. Kay Tompson ise, hastayı bir koltuğa oturtarak rahat olmasını söylemektedir. Ellerini piyano çalıyormuş gibi parmaklarını açtırarak dizi üzerine koydurup, avuçlarının dizlerine değmemesine dikkat ederek telkinlere başlar. 

Vücudunun gevşeyeceğini rahata ulaşacağını, hafifleyeceğini, gittikçe relaksa ulaşacağını telkin ederek bir süre sonra (3-5 dakika) da kolları yorulmuş olan hastaya kollarının çok hafiflediğini isterse bir tüy gibi hafif hissederek kollarını boşluğa kaldırabileceğini telkin etmektedir. Bu arada iyice gevşeyen hasta kollarını kaldırdığı anda alacağı telkinlere tamamen açık hale gelmektedir.

Bir uygulayıcı; hastayı rahat koltuğa oturtarak başparmağına doğru kıpırdamadan bakmasını ister. Uygulayıcının kolu hastanın bakış düzleminin üzerinde olur. Rahatlayacağı ve başaracağı konusunda gevşeme telkinlerine başlar. Bir süre sonra hastanın yorulduğu ve gevşediği anda elini aniden aşağıya indirir. Gözleriyle uygulayıcının parmağını izleyen gönüllünün gözleri kapanır ve bundan sonra tedavi amaçlı telkinler başlar.