9 Haziran 2010 Çarşamba

BEYNİMİZ ZAMANI NASIL ŞEKİLLENDİRİYOR?

Bilindiği gibi, 100 metre yarışları bir flaş patlaması yerine temsili bir silah sesi ile başlar. Bunun nedeni, beynimizin bir patlama sesine, bir flaş görüntüsüne oranla çok daha hızlı reaksiyon vermesidir. 




Ancak, motor reaksiyonların alanının dışına çıkıp algılarımızı incelediğimiz durumda (yani bir insanın ne gördüğü veya duyduğuna dair söylemlerini dikkate alırsak), durum değişmektedir. 

Bu tür bir tepkinin ayırdına varma durumu söz konusu olduğunda, anlaşıldığı kadarıyla beyin, farklı hızlarda proses edebildiği değişik sinyallerin senkronize edilmesinde oldukça zorlanmakta ve çeşitli karmaşık süreçleri devreye sokmaktadır.

Bunu daha iyi anlatabilmek için bir örnekle devam edelim. 

Elleriniz görebileceğiniz bir yerdeyken, parmaklarınızı şıklatın. Parmaklarınzın şıklamasını görmeniz ve şıklama sesini duymanız size göre aynı anda olur; oysa gerçek farklıdır. Duyma algınızın bu olayı görme duyunuza göre yaklaşık 30 milisaniye daha hızlı farkedip işlemesine rağmen, parmaklarınızı şıklattığınızı aynı anda gördüğünüzü ve duyduğunuzu algıladığınızı düşünürsünüz, durum bundan ibarettir. 



Burada beyniniz, gelen sinyallerle kendi kendine bir takım şekillendirmeler yapıp, onlarla oynamakta ve etrafınızdaki dünyada aynı anda meydana gelen olayları aynı anda olmuş gibi algılamanızı sağlamaktadır, oysa ki o olaydan gelen çeşitli sinyalleri algılayış hızımız birbirlerinden çok farklı olabilmektedir.

Beynin zaman algılamasıyla nasıl oynadığını gösteren başka bir örneğe geçelim. 



Bir aynanın önüne geçip önce sol gözünüzle, daha sonra da sağ gözünüzle aynaya baktığınızı farz edin. Kuşkusuz, göz kapaklarınızı hareket ettirmeniz ve gözlerinizin hareketi belirli bir zamanda gerçekleşecektir. 

Fakat, siz bu deneyi yaparken gözlerinizin oynadığını, yani onların hiç bir hareketini fark etmezsiniz. Algılamanız, dünyanın bir anda -arada hiç zaman boşluğu olmaksızın- bir gözünüzün açısından diğerine geçtiği şeklinde olur. Peki, bir gözünüzü açıp diğerini kapadığınız aradaki 80 milisaniyeye ne oldu dersiniz?



Anlaşılan o ki, zamanın düzgün ve pürüzsüz akıyor gibi görünmesi, aslında beynimizin inşa ettiği bir düşünceden (ya da bizim algımızdan) başka birşey değildir. Beynin bu tür zaman problemlerini nasıl çözdüğünü anlamak ise, bazı disleksi hastalarında görülen zamanın doğru ölçülüp anlaşılamamsı veya yaşlıların yere düşme olasılıklarını arttıran algı uyumsuzluklarını anlamamıza yardımcı olabilecektir.