Kelime anlamının uyku olması sebebiyle hipnoz, genelde uyku ile özdeşleştirilmiştir. Aslında uyku, şuurumuzun nasıl değişik bir hali ise hipnoz da şuurumuzun daha değişik başka bir halidir, bir gerçekliktir, ortamdaki kişilerden ayrı bir boyutta hayatı yaşamaya başlamaktır.
Hipnoz hali iki yolla sağlanır: Manyetizma yoluyla (manyetik uyku) ve hipnotizma teknikleriyle (hipnotik uyku).
En azından rüyalarını hatırlayanlar, rüyaların, gerçek olarak kabul ettiğimiz kavramlardan hiç de farklı olmadığını kolaylıkla kavrayabilirler. Uyanık yaşam ile rüya arasında gerçeklik açısından hiçbir fark yoktur. Hipnoz, uyku hali olmadığı gibi bir uyanıklık hali de değildir. Ancak, her iki hali de kapsayan komple bir kavramdır.
Görüntüler, duygular, hisler bakış açılarına göre değişikler arz eder. İnsanlar aynı ortamlarda, aynı şartlara sahip etkilerde bile algılarına göre değişik tepkiler verir. Mesela, aynı şiddette verilen bir acı her insanda aynı şiddette hissedildiği halde, kişinin algılama farklılığından dolayı tepkisi farklıdır.
Kimi insan hiç sesini çıkarmaz, kimi sadece inler, kimi bağırır. İşte burada, acı aynı olmasına rağmen tepkiler farklı olduğundan izleyenler kendi algılarına göre farklı acılar yaşandığı ve hepsinin farklı şekilde acı çektiği kanısına varırlar.
Aslında, acıyı yaşayan kişiler de acının aynı olduğunu bilseler dahi kendi algıları çerçevesinde o acıyı daha az veya daha çok yaşadıkları kanısındadırlar. Her halükarda ortadaki acı herkes tarafından farklı algılanmaktadır. Ancak bu durum acının tek olduğu gerçeğini değiştirmez
Hipnoz fenomenlerinin gerçekliğini daha iyi anlayabilmek için bu kavrama bir örnek:
Karşımızda hipnoz olabilecek on kişi olduğunu varsayalım. Birinci kişiyi uyutuyoruz. Uyandıktan sonra sağ eline bir ateş değdireceğimizi söylüyoruz ve uyandırıyoruz. Denek tamamen uyandıktan, uyanıklık haline geçtikten sonra sağ eline herhangi bir şey değdiriyoruz.
O anda denek, gerçek bir ateş değmiş gibi acıyla kıvranacaktır.
Deneğin yaşadıkları, hissettikleri gerçek bir ateşle sol elini yaktığımızda yaşayacakları ve hissedecekleri ile kesinlikle aynı olacaktır. Onun için sol elinin gerçek dediğimiz ateşle yakılması veya sağ elinin hayali olarak yakılması arasında gerçeklik bakımından hiçbir fark olmayacaktır. Seyreden 9 kişi için ise algılamaları farklı olduğundan durum daha farklı değerlendirilecek ve hayali olarak kabul edilecektir.
Ancak dokuz kişi de uyutulup birinci kişinin yaşayacağı deney onlara da aynı şekilde telkin edilirse, hepsi birden 1. kişinin elinin yandığını görürler.
Herkes elin yandığını gördüğüne göre el gerçekten yanmış mıdır, yoksa yanma olayı sadece bir hayal midir? Sözü geçen 10 kişi için olayın gerçek olduğundan kesinlikle emin olabilirsiniz. Hatta yanma olayı o derece etkili olabilir ki, yanan sol eldeki kızarıklık, yandığı düşünülen sağ elde de oluşabilir.
Bu durum için şöyle söyleyebiliriz; İlk gurup için gerçek olan algılar, ikinci gurup için sadece bir hayaldir. Ancak ikinci gurubun hayal kabul ettiği bütün o algılar, ilk gurup için tartışmaya bile mahal vermeyecek kadar gerçektir.