7 Şubat 2011 Pazartesi

KİŞİ 33 cm YÜKSEKTE, YANİ 2 BASAMAK YUKARIDA BULUNUNCA BİRAZ DAHA ÇABUK YAŞLANIYOR !

İçinde atomik saat bulunan ve yüksek irtifada uçan füze ile yeryüzünde bulunan saat yerine, bu sefer sadece 33 santimetrelik bir irtifa farkı ile deney yapıldı. Amerikan bilim dergisi Science'in 24 Eylül tarihli sayısında yayımlanan deneyin sonucuna göre,kişi 33 santimetre yüksekte, yani iki basamak yukarıda bulununca biraz daha çabuk yaşlanıyor.




Deneyler için araştırmacıların kullandığı, ne bir dakika ileri giden, ne de bir dakika geri kalan, NIST'in farklı laboratuvarlarında bulunan saatler, birbirlerine 75 metre uzunluğundaki bir fiber optik kabloyla bağlı.

NIST'teki görevli araştırmacılar, İzafiyet Teorisi ya da Görecelik (relativity) kuramının günlük hayata başka bir etkisini daha tespit etti.      
  

               
!!! Yaptıkları araştırmaya göre, kişi saatte 32 kilometre daha hızlı gittiğinde, zaman daha yavaş geçiyor.



!!! Yirminci yüzyılın en ünlü fizikçisi Albert Einstein'ın görecelik kuramına göre, yerçekiminin etkisiyle zaman daha yavaş akıyor ve buna göre yerçekiminin daha az olduğu bir yere doğru uçmakta olan bir uçağın yolcuları her uçuşta birkaç nanosaniye daha fazla yaşlanıyorlar.

Bilim adamları, yıllar önce bu ilginç olayı, yüksek irtifada uçan bir füzenin içinde bulunan atomik saat ile aynı zamanda, manyetik alanın etkilerinin daha güçlü olduğu yeryüzünde bulunan başka bir atomik saat ile yaptıkları ölçümlerle gözler önüne serdiler.  


ABD'nin Colorado eyaletindeki Ulusal Standartlar ve Teknoloji Enstitüsü'te (NIST) görevli fizikçiler bu defa aynı olayı, yüz defa daha hassas iki süper atomik saat kullanarak günlük hayatta da izleyebildi. 



Zamanın göreceliği konusu bugün ispatlanmış bilimsel bir gerçektir. Ancak bu gerçek, yüzyılın başlarında Einstein'ın görecelik kuramı ile ortaya çıkmıştır. O döneme dek insanlar zamanın göreceli bir kavram olduğunu, ortama göre değişkenlik gösterebileceğini bilmiyorlardı. Ama ünlü bilim adamı Albert Einstein, görecelik kuramı ile bu gerçeği açık olarak ispatladı. Zamanın, kütleye ve hıza bağımlı bir kavram olduğunu ortaya koydu. Daha evvel hiç kimse bu konuyu açıkça dile getirmemişti.

Tek bir istisnayla; Kuran'da, zamanın izafi olduğunu gösteren bilgiler veriliyordu. Bu konuyla ilgili bazı ayetleri şöyle sıralayabiliriz:

... Gerçekten, senin Rabbinin katında bir gün, sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir. (Hac Suresi, 47)

Gökten yere her işi O evirip düzene koyar. Sonra (işler,) sizin saymakta olduğunuz bin yıl süreli bir günde yine O'na yükselir. (Secde Suresi, 5)

Melekler ve Ruh (Cebrail), O'na, süresi elli bin yıl olan bir günde çıkabilmektedir. (Mearic Suresi, 4)

Zaman algısı aslında bir anı başka bir anla kıyaslama yöntemidir. Bunu şöyle bir örnekle açıklayabiliriz. Bir cisme vurduğumuzda bundan belirli bir ses çıkar. Aynı cisme beş dakika sonra vurduğumuzda yine bir ses çıkar. Kişi, birinci ses ile ikinci ses arasında bir süre olduğunu düşünür ve bu süreye "zaman" der. Oysa ikinci sesi duyduğu anda, birinci ses sadece zihnindeki bir hayalden ibarettir. Sadece hafızasında var olan bir bilgidir. Kişi, hafızasında olanı, yaşamakta olduğu anla kıyaslayarak zaman algısını elde eder. Eğer bu kıyas olmasa, zaman algısı da olmayacaktır.

Zaman, beyinde saklanan birtakım hayaller arasında kıyas yapılmasıyla var olmaktadır. Eğer bir insanın hafızası olmasa, beyni bu tür yorumlar yapmaz ve dolayısıyla zaman algısı da oluşmaz. Bir insanın "ben otuz yaşındayım" demesinin nedeni, beyninde söz konusu otuz yıla ait bazı bilgilerin biriktirilmiş olmasıdır. Eğer hafızası olmasa, ardında böyle bir zaman dilimi olduğunu düşünmeyecek, sadece yaşadığı tek bir "an" ile muhatap olacaktır.