25 Ocak 2011 Salı

Karanlık Fobisi ile Karanlıktan Korkmak Farklı Duygulardır

  Karanlıktan Korkma, Akluofobi olarak adlandırılır, en sık rastlanan fobi türüdür, günümüzde birçok kişide rastlayabildiğimiz bu korku hem küçük hem de büyükler arasında sık görülmektedir, özellikle küçüklükte yaşanan bazı olaylar bu korkunun olmasında büyük etkendir,Akluofobik kişiler karanlık ortamlara girmenin haricinde asansöre binmek gibi korkularda gözlemlenmektedir. Bütün bu korku türleri, birbirlerinden farklı görünse de aslında hepsi tek bir ruh halinin sonucudur.


Karanlık fobisini karanlık korkusuyla karıştırmamak gerekiyor. Ne de olsa herkes karanlıktan korkabilir. Karanlık bir ortamda kaldığında kontrol etme gibi hâkimiyet duygusunu hissedemeyince korku duyabilir insan. Ama fobide, sadece karanlıkta kalındığımızda değil, karanlıkta olma fikri, düşünce aşamasındayken bile aşırı korku yaşatabiliyor.


İşinizi yapamaz hale geliyorsanız…

Diyelim ki gündüz arabayla yola çıkmanız gerekiyor. Ama gitmek istediğiniz yere varacağınız saatlerde karanlık bastırmış olacak ve siz karanlıkta araba kullanıyor olacaksınız. İşte bu durumda fobi devreye giriyor ve daha fikir aşamasındayken beyninizi kaplayarak sizi o mecbur olduğunuz işten alıkoyuyor. Ya da her an elektrikler kesilebilir düşüncesiyle evde tek başınıza karanlıkta kalma fikri içinizi kemiriyor ve asla yalnız kalamıyorsunuz. Bol miktarda “asla”ların olduğu bir hayat ne zor, değil mi?
Aslında en önemlisi çevresel faktör, yani öğrenme. Çocukluğunuzda, gece tuvalete yalnız kalktığınızda karanlıkta başınıza kötü şeyler geleceği korkusu yaşadıysanız ileriki hayatınızda karanlık fobisine sahip olmanız doğal. Ya da gece karanlıkta uyuyamayan yetişkinleri örnek aldıysanız, sizin de karanlığı sevmemeniz, bunu bir fobiye dönüştürmeniz de beklenir bir durum. Bir de tabii aile içinde şiddet ve kaygı ortamında büyümüş insanların ileriki yaşlarında o korkularını bir nesneye ya da bir duruma yönlendirmeleri de fobi oluşumunu tetikleyebiliyor. İnsan korkuyu çok küçük yaşlarda ailesinin ve çevrenin telkinleriyle öğrenir.


Karanlık fobisini yenmek! Peki, ama nasıl?
Karanlık fobisini yenmek için, bu korkunun üzerine gitmek gerekiyor. Korkuyla yüzleşmeden, üzerine gitmeden o korkuyu yenmek mümkün değil, unutmayın! Tabii bu korkunun üzerine gitme tedavisi, körü körüne bir üzerine gitme şeklinde olmamalı. Zira daha travmatik sonuçlar doğurabilir. O nedenle bir uzmandan yardım almak daha doğru. Uzmanın önerisi ile adım adım korkunuzla yüzleşerek her adımda rahatlıyor, korkuyu sıfıra yaklaştırabiliyorsunuz. Bu yüzleşmeler esnasında, hayal ettiğiniz korku senaryolarının aslında korkmanızı sağlayacak kadar kötü olmadığını görmeniz gerekiyor.

Ayrıca, gevşeme teknikleri de uygulanarak, karanlıkta kaldığınızda ya da kalacağınız düşüncesine kapıldığınızda yaşadığınız terleme, kalp çarpıntısı, nefes kesilmesi gibi sorunların üstesinden gelebiliyorsunuz. Önemli olan, karanlık fobinizi yenmeye karar vermeniz, niyet edip, dua etmeniz. Ne de olsa karar vermek, başlamak; başlamak da başarmanın yarısı demek! 




Allah, kendisinde sükun bulmanız için geceyi, aydınlık olarak da gündüzü sizin için var etti. Şüphesiz Allah, insanlara karşı (sınırsız) bir fazl sahibidir. Ancak insanların çoğu şükretmiyorlar. 
(Mü'min Suresi, 61) 

1 Ocak 2011 Cumartesi

Dışarıdan Görünen Ölüm: BEDENİN ÖLÜMÜ..

Ölüm anında ruh, bu dünyadaki insanların içinde yaşadıkları boyuttan ayrılırken, geride cansız bedenini bırakır. Deri değiştiren canlılar gibi, bu dünyadaki bedenini geride bırakır ve asıl hayatına doğru ilerler.

Ancak geride kalan bedenin karşılaşacakları da ibret vericidir. Özellikle bu bedene hayattayken gereğinden fazla değer verenler için.

Peki öldükten sonra bu bedenin başına neler geleceğini ayrıntılı olarak düşündünüz mü hiç?

Bir gün öleceksiniz. Belki hiç beklenmedik bir şekilde. Ekmek almak için bakkala giderken yolda bir araba kazası geçireceksiniz. Ya da amansız bir hastalık hayatınıza son verecek. Veya bir anda kalbiniz duracak.

Böylece ölümü tatmaya başlayacaksınız….

Bu andan itibaren de, bedenimizle hiçbir ilişkimiz kalmayacak. Hayat boyu "ben" dediğimiz ve sahiplendiğimiz o bedenimiz, sıradan bir et parçası haline gelecek. Ölümümüzle birlikte bedenimizi başka insanlar taşımaya başlayacaklar. Etrafta ağlayanlar, "daha dün buradaydı", "dağ gibi adamdı" diyenler olacak. Sonra o bedeni alıp evin bir odasına, belki de morga koyacaklar. Orada bir gece bekleyecek. Ertesi gün gömme işlemleri başlayacak. Cansız bedeni alıp gasilhaneye götürecekler. Görevli, kaskatı kesilmiş olan bedenimizi soğuk suyla yıkayacak. Ancak bu aşamada ölümün izleri de bedende aşikar hale gelecek. Morarmalar başlayacak.

Daha sonra bedeni beyaz bir bezle, kefenle saracaklar. Sonra da tahta tabuta koyup üstüne yeşil bir örtü örtecekler. Cenaze arabası gelecek, tabutu devralacak. Araba mezarlığa doğru ilerlerken, yolda hayat devam edecek. Bazı insanlar cenaze geçiyor diye saygı gösterecek, çoğu kendi işine bakacak. Sonra mezarlığa gelinecek. Tabut, sizi sevenler ya da seviyor gibi görünenler tarafından ellerde taşınacak. Etrafta muhtemelen yine ağlayanlar, sızlananlar olacak. Sonra o kaçınılmaz yere, mezara gelinecek. Üstünde sizin isminiz yazılı... Bedeni tabuttan çıkarıp beyaz kefenle birlikte mezarın içine atacaklar. Ve sonra son işyapılacak. Ellerine kürek alanlar, beyaz kefenin içindeki bedenin üzerine toprak atmaya başlayacaklar. Kefenin ağzını açıp içine de toprak atacaklar. Ağzınıza, burnunuza, boğazınıza, gözlerinize topraklar dolacak. Topraklar yavaşyavaşkefeni örtecek. Biraz sonra işleri bitecek ve gidecekler. Mezarlık her zamanki derin sessizliğine bürünecek. Gidenler, kendi hayatlarına geri dönecekler, ama gömülen beden için artık hayatın hiçbir anlamı kalmamışolacak. Dünyadaki hiçbir güzellik, hiçbir güzel ev, güzel insan, güzel manzara artık o beden için bir şey ifade etmeyecek. Bedeniniz, hiçbir dostunuzla artık görüşemeyecek. Beden için var olan tek şey, artık yalnızca toprak ve onun içindeki bakteri ve kurtlar olacak.